Glam..Glow..Sparkle

Glam..Glow..Sparkle
Glam..Glow..Sparkle

19 Eylül 2016 Pazartesi

Spor Hayatımın Neresinde? | Spor Rutinim | Spor için Gerek ve Yeter Motivasyon Kaynağı

Evet biliyorum! Başlık çok klişe! Spor rutinim!!..
Ancak daha uygun bir başlık bulamadım sadece ve ben de Spor'un hayatımda nerede olduğunu sorgulayarak başlamak ve spor alışkanlıklarımdan size bahsetmek istedim. Bu yazı kesinlikle bir tavsiye ve öneri içermemektedir. Ben kendi düzenimden bahsediyorum sadece. Kendim için yaptıklarımdan!

Hayatım boyunca hiçbir zaman kilolu olmadım, her zaman zayıf oldum ve evet o yarım ekmek döner, bir büyük boy pizza, yarım ekmek kokoreç, 1.5 adana kebap yiyip kilo almayan kesimdenDİM!

Ta ki 32-33 yaşıma kadar :-D

Annemi peşimden çok kaşıkla ve çatalla koşturmuşumdur. Tatlı ile aram hiç olmadı, ailemiz genel olarak kilolu bir aile değil. Annem, babam normal kiloda insanlar. Kardeşim biraz çam yarması gibi ama o da şimdi yazlıkta her gün yüzerek güzel kilo verip normale döndü. Zaten erkekler çok çabuk kilo verebiliyorlar kadınların aksine. Her neyse.

Küçükken hep "zargana, çırpı, çöpten çellik, kemik torbası, Puik" gibi isimlerle çağrılırdım. 22-23 yaşındayken araba kullanırken taktığım emniyet kemeri, leğen kemiklerime batardı. Ama görünürde o kadar, yani hastalıklı sayılacak bir zayıflığım yoktu. Boyum 1.67 ve kilom 30 yaşıma kadar 47-48 idi! Evet oldukça zayıf. Ancak benim yüzüm ve ellerim topludur. O yüzden yüzüm hiçbir zaman çökmediğimden acayip hasta gibi bir zayıflık göstermedim. Bu bahsettiğim durumun bana tek artısı, dünyaları umursamadan yiyebilmem oldu. O da belli bir yaşa kadar :-DD

Spor, benim için çocukluğumda sokakta oynadığım yakar top, istop, ebe tura 1-2-3, don-ateş, ip atlama, bisiklete binme, ağaca çıkma, zile basıp kaçma, ne bilim saklambaç, koşu yarışından ibaretti.

 Lisede biraz daha büyüyünce okul bahçesinde, basketbol, voleybol oynadım arkadaşlarımla, yazın zaten yazlık sebebiyle 3-4 ay yüzüyordum ama suda 1-2 saatten az kalmayarak. Alanya zaten çok dalgalı, dalgalarda (vücudum zaten sörf tahtası gibiydi) kendimizi suya bırakıp dalganın bizi kıyıya kadar kaydırması gibi kendi icat ettiğimiz oyunlar (sporlar) oynuyorduk. Bunun dışında kışları da çocukluğumda aldığım kayak dersleri sayesinde 1-2 hafta kayaktan ibaret spor benim için.

Spor kısacası, 25 yaşıma kadar hayatımda az biraz var oldu ama profesyonel bir şekilde değil, hep hareketli bir çocuktum ben. Mesela Michael Jackson'ın Moonwalk filmi çıkmıştı saırım yıl 1990! 10 yaşımdayım! Günde manyakça 4-5 saat Moonwalk izlenip dans edilir mi? Ben MJ miyim? Huzur içinde uyusun kendisi de yani görse beni bir tarafıyla gülerdi bence. Neyse..

Dediğim gibi hareketli bir çocuktum. Yapı gereği de oldukça sinirli ve agresif bir insanım malesef. Keskin sirke küpüne zarar hesabı, millet sinirlenince yemeğe verir kendini ben sinirlediğimde malesef yemekten içmekten kesilir kendi kendimi yerim. Tipik Akrep burcu kadını! :P

19 yaşında sigaraya başladım üniversite 2. sınıftayım, yazlıkta "haydi herkes bir sigara yaksın" dendi, yakış o yakış. 7 sene sigara içtim ve 1 Nisan 2006 tarihinde, 26 yaşında, "ya daha ne kadar içicem bunu ben?" diyip bıraktım. 10 sene olmuş! Sigarayı bırakmamla birlikte birkaç arkadaş beraber spor salonuna yazıldım...

26 yaşımdan beri de aralıklı bir şekilde (son 2 yıl, kesintisiz olarak) spor salonunda fitness, spinning, pilates (az biraz), bosu-fit yapmaya başladım.


Peki spor yapmaya nasıl karar verdim? Beni ne spor yapmaya itti madem bu kadar zayıftım? Ne gerek vardı? Benim için motivasyon kaynağı ne oldu? 

30 yaşından itibaren, farkında olmasak da metabolizmamız yavaşlıyor. 32-33 yaşında artık o yarım ekmek kokreçler, biralar, tekila, şarapların, pizzaların, kebapların aynada bir gün kendimi incelediğimde, göbek çevreme yerleşmeye başladığını gördüm. Ve görüntüm beni çok rahatsız etti. Düşünsenize, üst zayıf, belde bir pörtleme, aşağısı gene çiroz gibi! Bu yağlanma ve kısmi/bölgesel et parçasından kurtulmak için cardio (kardiyovasküler egzersiz) yapmaya başladım spor salonunda.

Zaten çocukluğumdan beri  koşuyorum, atlıyorum, zıplıyorum. Seviyorum yani yüksek nabız gerektiren aktiviteleri. Koşu bandından koşu, spinning, cross-trainer da harcanan dakikalar derken biraz ilerleme gösterdim ve birkaç kilo verdim. Göbek çevrem de istediğim gibi olmasa da biraz daha incelmiş oldu. Ve farkettim ki artık eskisi gibi yememeliydim!

Canım annemin yıllarca "evladımmm yemek yemiyorrrr!!" diye çığırmaları ve yemek yemem için ettiği dualar kabul olmuş ve bende durmak bilmeyen/ önlenemeyen bir iştah beni en sonunda lanetlemişti. Bu iştah, spor yapmaya başlamamla da iyice arttı diyebilirim. Dolayısıyla ben sadece yediğimi yakar oldum ve kilom sabit kalmaya başladı. Bu direnç noktasını da artık sporu hayatımın her gününe evet her gününe ya da abartmayım haftanın 5 gününe dahil ederek kırmaya çalıştım. Ve kırdım sanırım! :) 

En azından görüntümden memnunum, kimse 36 yaşımda olduğuma inanmıyor ve açıkçası benden 4-5 yaş küçük arkadaşlarımı gördüğüm zaman sporu düzenli bir şekilde hayatıma dahil etmekle ne kadar doğru bir iş yaptığımı anlıyorum.

Sporu da aslında zevkli kılmak gerekiyor. Kimse görev gibi koşu bandına çıkıp 45 dakika yüksek tempolu yürümeyi sevmez. En azından ben sevene hiç rastlamadım. Spor kıyafetleri, ayakkabılar, aksesuarlar da biraz sporu çekici hale getiriyor. Ben çok fazla o cicili bicili yöne kaymadım ama sizinle paylaşayım neler kulladığımı :-D


Öncelikle ben spinning delisi oldum diyebilirim. Çocukluğumda da bisiklete binmeyi çok severdim zaten. Bu salon sporları içinde en sevdiğim bisiklet oldu! Şöyle söyleyim, eğer hakkını vererek yaparsanız, yaşınıza, boyunuza ve kilonuza bağlı olarak 600-900 kalori yakabiliyorsunuz. Mesela aşağıda önceki ve sonraki halimi görebilirsiniz :-D


Öyle bir spor spinning, benim çok sevmemin sebebi ise çalan gümbür gümbür müziğe uygun ritmik hareketlerden oluşması, gerek direnç arttırılarak yokuş çıkılması gerek kısa ve uzun sprintlerle nefesinizin kesilmesi! Sadece fiziksel değil beni psikolojik olarak da çok rahatlatıyor. İş yerinde, gün içinde o kadar negatif dolup sıkılıyorum ki, bütün günün hırsını ve sinirini o 50 dakikalık gümbür gümbür dersten çıkarıyorum.

Yanıma ise neler alıyorum?

1. Suluk! Öyle bir terliyorum ki ayak bileklerim bile terliyor, iç çamaşırım popomdan zor ayrılıyor öyle söyleyim. Çok fazla su kaybettiğim için, hem antrenman sırasında hem antrenman öncesinde bol bol su içiyorum!

2. Tabi ki bir tshirt/atlet - Fotoğrafta Dri Fit serisinden bir Nike Tshirt var ama Nike olması şart değil tabi ki :) 1. ve 2. fotoğrafta üzerimdeki atlet H&M spor reyonundan. H&M hem uygun fiyatlı hem de şık spor parçalar çıkarıyor, beğeniyorum. Kışın ise uzun kollu tshirtlere geçiyorum. Vücudu saran cinsten.

3. Eldivenler - Bisiklet için kesinlikle gerekli, zira avuç içlerim terliyor hem de bir süre sonra sıkı tutunmaktan dolayı, nasırlaşabiliyor. 

4. Dirseklikler - Özellikle sprint atarken (çok hızlı pedal çevirirken - ayakta) dirsekler gidona yapıştığından ve vücut ağırlığımın büyük kısmını dirseklere aktardığımdan, resmen dirseklerim çürüyor. Bunu engellemek için ben dirseklik kullanıyorum, gidona havlu da serebilirsiniz ama ben havlu ve dirseklikle rahat ediyorum!

5. En iyi kavrayanından bir tayt. Diz altında bitiyor benim ki, Nike Dri-Fit ve H&;M Tayt olmak üzere dönüşümlü giyiyorum.

6. Kulak tıkaçları. Spinning salonunda ve diğer grup derslerinde çok yüksek sesli müzik çalındığı için kulaklarım rahatsız oluyor. Bu opsiyonel -D

7. Spinning öncesi ya da bu tarz ağır cardio egzersizi öncesi mutlaka bir protein bar/müsli/ muz veya elma. Ben genelde Bite isimli lokmalık müsli barları veya Rocky Rice müsli/gofretleri tercih ediyorum. İhtiyacım olan enerjiyi antrenman sırasında sağlamak için ve emin olun o enerjiye ihtiyacınız oluyor!



8. Sporcu sütyeni. Fotoğrafa koymadım ama göğüslerin sallanmasını ve hoplayıp zıplamasını önleme amaçlı tshirt içine giyiyorum tercih sizin :-D

2010 yılında 56 kgya kadar çıkmıştım benim için "oha!" diyebileceğim bir kiloydu. Ama şimdi ise 53 kg olarak yaşamıma devam ediyorum. Diyeceksiniz ki ne fark var? Gördüğünüz bütün fotoğraflarda 53-54 kg ağırlığım :) Kas ağırlığım arttığı için, daha sıkı ve ince gözüküyorum. Bedenim 34. 56 iken heryerim pörtlemişti özellikle bel bölgemden nefret ediyordum ki en takıntılı olduğum yer. İlk kilo ordan alınıyor. Lanet olasıca bel bölgesi yağlanması!

Neyse sonuçta, haftanın 5 günü tercihen hafta içi her gün iş çıkışı eve uğramadan salona gidiyorum ve Spinning, Bosu-Fit, Pilates, Spinning ve Spinning şeklinde grup derslerine katılıyorum. Eğer canım isterse de Cumartesi Pazar vücut ağırlığım ile fitness hareketlerimi yapıyorum.

Yediğime içtiğime dikkat ediyor muyum? Evet..Protein ağırlıklı besleniyorum, ancak cuma cumartesi ne yemek istersem de yiyip içiyorum. Olimpiyatlara katılmayacağım sonuçta?! Nereye kadar yulaf nereye kadar brokoli kardeşimm?? diyebiliyorum. Yalan yok! :))

Günlük yaşamımda ise, Ar-Ge'de çalıştığım için tüm kıyafetlerim, bi kot, bi tshirt ve spor ayakkabıdan ibaret. Spor ayakkabıyla artık son yıllarda herşeyi kombinleyebiliyorsunuz. Benim ayıla bayıla giydiğim 4 çift spor ayakkabım var bu ara. Adidas SuperStar, Adidas Superstar Metal TOE, Adidas Gazelle, Nike Air Force.. Hepsini çok ama çok seviyorum, hem rahatlar, hem de şıklar!

Superstar'ları ekstra tavsiye ederim :)



Çok daha uzun yazıp sizi bezdirmek istemiyorum, burada keseceğim. Umarım buraya kadar okuyabilmişsinizdir :) Eğer okuduysanız, bahsetmemi istediğiniz? Spinning olur, Bosu-Fit olur, fitness hareketlerim olur, bilmek istediklerinizi bana yorum yazarsanız bu yazının daha spesifik bir şekilde ikincisini yazabilirim :)

Okuduysanız buraya kadar tekrar teşekkür ederim :)

Sevgiler
xoxo

5 yorum:

  1. Çok açık sözlülükle söyleyeyim ki, spor yapmayı hiç sevmiyorum, net! :) Hiç iyi bir şey olmasa gerek; ama gerçekten sevmiyorum. Üniversitede kaç kez spor salonuna yazıldım; ODTÜ'nün sayısız step-aerobik-pilates kursuna başladım. 2-3 dersten sonra hep "bugün ne bahane bulsam da gitmesem" diye düşünürken buldum kendimi. Zaten evlenip çocuklar olduktan sonra vaktim de enerjim de kalmadı. En başta istek de olmayınca zaten spor hepten yalan oldu. Hatta geçen bir arkadaşın hesabında böyle hiç hareket etmeden yaptırılan bir spor görüp bayıldım, tam benlikmiş dedim ama daha onu bile araştırmadım :))) Fekat seni görünce de özenmedim değil. Ben seni en fazla 30 yaşında falan sanıyordum, benden 1 yaş küçükmüşsün! Hani ben de öyle teyze gibi görünmem ama gerçekten iyi duruyorsun, maşallah! Tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay Başak "hiç kareket etmeden yapılan spor" cümlesinde koptum ehuehuehe :))) O spor acaba Power Plate mi? Böyle bir stage üzerinde dengede durmaya çalışırken kaslar titreşiyor falan :PP - Ağır sallamış olabilirim :))) Çok teşekkür ederim ayrıca güzel yorumun için, Emin ol ben sana iki çocuk annesi dememmm ;) Ama yakınlarında bir park falan varsa, aslında sabah bir muz/ bi bardak süt sonra kulaklarda sevdiğin şarkılarla tempolu yürüyüş ve akabinde çocuklarla eşinle kahvaltı eminim hoşuna gider! :) En azından havalar kötüleşmeden yapılabilir :**

      Sil
    2. Yok ya Powwer Plate değil, instagramda tagledim seni!
      Ben de teşekkür ederim, bodur tavuk her daim piliç diyorum kendim için :) Ya şimdi o park-muzlu süt olayı şöyle patlıyor bizde; yürüyüş yapacak yer falan sorun değil, park olmasa da kaldırımlar bizim de... çocuklar sabah 6:30-7 arası uyanıyorlar ve ben de daha önce uyanmaya meyilli değilim (küçük hala gecede bir kaç kez uyanıyor :/). O bakımdan sabah onlardan önce kalkıp yürüyüş yapmak hayal. Sunacağın her öneriye bir bahane de bulabilirim pek tabii ama bence bu geçerli bir neden sabah yürüyüşü yapamamak için :D Du bakalım, Rüzgar az daha büyüsün, belki ben de bedenime fiziksel olarak bakmaya başlarım :D

      Sil
    3. Ya valla haklısın ne diyeyim ki, çalışan hiçbir insan zaten hafta sonu sabah erken kalkmak istemez :/ Sende iki de çocuk var, ben tabi çocuksuz biri olarak hiiiç hesaba katmıyorum evdeki zorlukları :-D Bana konuşmak kolay! :P Belki dediğin gibi Rüzrüz büyüyünce biraz daha başlarsın ;)

      Sil
    4. Bana hafta içi/hafta sonu fark etmiyor ki erken kalkmak için; kaldırılıyorum zati, askerlik gibi :)))) Hiçbir zaman 9'u geçirerek kalkmadım hayatımda, ayrı ama, insanın kendi insiyatifiyle erken kalkması ile zorla kaldırılması arasında dağlar kadar fark varmış :D
      Neyse senden de onay aldığıma göre ben salıyorum ya da şu Studio Figura'ya yazılıyorum; ateşler çıka çıka durduğum yerden sporumu yaparım hahahaha :))))

      Sil